Türkiye’nin en önemli ekonomik faaliyet alanlarından bir tanesi olan tarım sektöründe, günümüz teknolojileriyle birlikte üretilen ürünlerin verim ve kalitesinin artırılıp üreticiye uluslararası pazarda rekabet avantajı sağlanırken, tüketiciye ise ürünlerin makul fiyatlarda ulaşması hedefleniyor. Bu kapsamda topraksız tarım ve dikey tarım uygulamaları dikkat çekiyor. Gebze Teknik Üniversitesi’nde bu alanda ürünlerin kalite ile verimlerinin arttırılması ve kaynak kullanım etkinliğinin arttırılarak sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla yapılan Ar-Ge çalışmalarıyla Türkiye, adeta tarımda devrim yapmaya hazırlanıyor.
"GIDA GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN BİR BOYUTU YOKTUR"
Gebze Teknik Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Ümit Barış Kutman, topraksız tarımın aslında çok yeni bir konsept olmadığını, bu uygulamanın Türkiye’de çok yaygın olarak ticari üretimde kullanıldığını söyledi. Kutman, "Özellikle çilek ve domates. Tabii başka ürünler de var ama, ülkemiz için hem hacimsel, hem ekonomik değer olarak en önemli olanları söylüyorum. Bu ürünlerin sera içinde yetiştiriciliğinde zaten yaygın olarak yıllardır uygulanan bir teknoloji. Bugün halkımızın pazardan, manavdan özellikle sezon dışında aldığı çileklerin, domateslerin tamamına yakınının örtü altı topraksız tarım sistemlerinde yetiştirildiklerini vurgulamak lazım. Burada bazı tüketicilerimizin güvensizlikten, biraz da teknolojiye aşina olmamaktan ötürü bu tarz yetiştirilen ürünlerin lezzetli olmadığı, sağlıklı ve doğal olmayabileceği ile ilgili endişeleri oluyor. Tabii söz konusu olan konu da gıda olunca bu endişeleri haklı karşılamak lazım. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; topraksız tarım uygulamalarının hiçbir şekilde gıda güvenliğini tehdit eden bir boyutu yoktur. Bunlarla ilgili bir doğallık endişesi taşımak doğru değildir" dedi.
"ULUSLARARASI PAZARDA DA BU CİDDİ BİR REKABET AVANTAJI SAĞLIYOR"
Topraksız tarım uygulamasının Türkiye için de çok önemli bir ekonomik aktivite olduğunu belirten Kutman, "Çünkü bu sistemde üretilen ürünlerin verim ve kalitelerinin çok yüksek olması mümkün ve uluslararası pazarda da üreticiye bu ciddi bir rekabet avantajı sağlıyor. Dolayısıyla bu hem kendi halkımıza kaliteli, verimli ve makul fiyatlı bir şekilde ürün sunabilmek için çok önemli, hem de ülke olarak yüksek değerli tarım ürünlerinin ihracatı noktasında önemli bir avantaj sağlıyor" diye konuştu.
“ ELZEM OLDUĞUNU DÜŞÜNMEK YANLIŞ BİR YAKLAŞIM"
Bitkilerin büyümesi için toprağın olmazsa olmaz bir yapı taşı olduğunun düşünüldüğünü aktaran Kutman, sözlerine şöyle devam etti: "Bu aslında doğru değil. Toprak şüphesiz ki tarım için çok önemli, bu gelecekte de böyle olmaya devam edecek. Bu anlamda topraklarımızı ıslah etmek, korumak, doğru değerlendirmek, tarımsal topraklara sahip çıkmak sürdürülebilir tarım için elbette çok önemli. Ancak toprağın bitki yetiştiriciliği için elzem olduğunu düşünmek yanlış bir yaklaşım. Çünkü toprağın bitkilere ne sağladığına baktığımızda aslında su, mineral besin maddesi sağladığını, onun dışında eş zamanlı olarak köklerin hava alabilmesini yani oksijen almasını sağlayan gözenekli bir yapıya sahip olduğunu biliyoruz. Topraksız tarıma baktığımız zaman da, adı üstünde toprak kullanmadan yapılan tarım oluyor. O zaman biz ne yapmalıyız? Topraksız tarım uygulamalarında normalde bitkilerin topraktan alabileceği bu temel girdileri toprak kullanmadan sağlamamız lazım. O zaman bizim bitkileri beslemekten kastımız nedir; minerallerini sağlamak. Bizim normal topraklı tarımda da gübreleme derken aslında kast ettiğimiz şey bitkilerin bu mineral ihtiyacını gidermektir. Çünkü mineralleri hiçbir canlı yoktan var edemez, dışarıdan alması gerekiyor. Topraksız tarım sistemlerinde de biz bunu yapıyoruz. Bitkinin ihtiyacı olan mineral besinleri biz tamamen çözünür formda suyun içine karıştırıyoruz. Bitkiler için bir içecek hazırlıyormuşuz gibi düşünülebiliriz. Bunun içerisine suyun haricinde bitkinin bütün ihtiyaç duyduğu mineraller çok iyi optimize edilerek, bitkinin verim ve kalitesini azami seviyeye çıkaracak şekilde ayarlıyoruz" şeklinde konuştu.
"ÇİLEK TOPRAKSIZ TARIMA GAYET UYGUN BİR BİTKİ"
Çileğin topraksız tarıma uygun bir bitki olduğunu söyleyen Kutman, "Ama odunsu bitkiler söz konusu olduğunda, ağaçlar söz konusu olduğunda, meyve ve yemişlerin şu anda topraksız tarım koşullarında yetiştiriciliği son derece kısıtlı. Üzümsü meyvelerde bu yapılabiliyor, böğürtlen gibi, frambuaz gibi, bunlar odunsu yapıda olan ama ağaç olmayan türler olduğu için bu mümkün oluyor" ifadelerini kullandı.
"ÇOK KÜÇÜK ALANLARDA ÇOK YÜKSEK VERİM ALMAMIZ MÜMKÜN OLUYOR"
Tarımın her alanında olduğu gibi topraksız tarım uygulamalarında da çok ciddi Ar-Ge faaliyetlerine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Kutman, sözlerini şöyle noktaladı: "Üniversite olarak sanayi iş birliklerine de verdiğimiz önem doğrultusunda burada, bu alanda yatırım yapan, bu alanda fark oluşturmak isteyen firmalarla birlikte bir çözüm ortağı olmaya gayret ediyoruz. Şu anda buradaki topraksız tarım sistemi ticari bir sistem değil, tamamen Ar-Ge’ye yönelik. Burada da çilek bitkisi üzerinde kaliteye yönelik, besin içeriklerini artırmaya yönelik Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz. Ama bunun bir adım ötesi, dünyadaki yeni gelişmeleri takip ettiğimizde bu topraksız tarım uygulamalarını tamamen sera içinden de çıkarıp, kapalı mekanlara almak. Bu kapalı mekan tarımı dediğimiz sistemde, dikey tarım ve topraksız tarım konseptleri bir araya geliyor ve böylece çok küçük alanlarda, hiç gün ışığının bile girmediği mekanlarda bizim kat kat bitki yetiştirerek çok kısa sürede çok yüksek verim almamız mümkün oluyor. Bununla ilgili çalışmalara da son dönemde ağırlık vermeye başladık. Bu konuda ülkemizde bu teknolojiyi gerçekten yerli ve milli olarak geliştirmek noktasında çok önemli adımlar atmış olan bir şirket ile de stratejik işbirliğimiz başladı. Bu seramızın yanı başında da böyle bir kapalı mekan topraksız tarım sisteminin Ar-Ge amaçlı prototipi önümüzdeki iki ay içerisinde inşa edilmiş olacak ve burada da yine hem kaliteye yönelik, hem verime yönelik olarak bu teknolojiyi geliştirme çalışmalarını birlikte yürüteceğiz"