Yoğun ve sıkıntılı bir sürecin 1. Bölümünü geride bıraktık. Aslında bıraktık demek ne kadar doğru, o da tartışmalı. Çünkü, bu hamur daha çok su çeker. Rakamlar üzerinde konuşmaya gerek yok. Her zamanki gibi iki tarafta görmek istediğini görüyor. Bugün, seçim öncesi ve sonrası algılar ve seçimin şifrelerine değinmeye çalışacağım. Seçim öncesi; Kılıçtaroğlu ve Erdoğan mücadelesi gibi bir algı vardı. Hayır cephesi, öyle bir algı oluşturdu ki bazen gerçek dışı paranoyalara da başvuruldu. Muhtarlık kalkacak gibi. Akıl almaz iddialar dillendirildi. 100 tane yardımcı ataması yaparsa, yardımcısı deli olursa daha neler neler. Sonucun bu kadar yakın çıkmasına bakılınca, bu algıların bir korku imparatorluğu etkisi yaptığını görebiliyoruz. Tabi ki bu algının oluşmasında Erdoğan’ ın çıkışlarının da payı çok fazla. Seçim öncesi tartışılan konular neydi? Kısaca hatırlayalım. Tek adam olacak, yasama, yürütme ve yargı tek elde olacak, ülke bölünecek ve buna benzer söylemler. Karşı iddialar ise; koalisyon korkusu bitecek, bürokratik engeller kalkacak ve ülke sıçrama yapacak. Böyle bir havada seçime girdik. Sonucu merakla bekledik. Beklenmedik bir sonuç çıktı. Mantıken baktığımızda nerden bakarsan bak, hayır oylarının 45 e bile ulaşması mümkün görünmüyordu. Ancak ülkenin henüz başkanlık sistemine, güçlü bir Türkiye’ ye hazır olmaması nedeniyle kafalar karıştı. ABD, AB yaparsa sorun yok, biz yapamayız. Neden güçlü bir lider ve güçlü bir Türkiye olmasın? Özel sektörde, futbol takımlarında görüyoruz. CEO, Teknik direktör kendi ekibiyle gelir ve dilediği gibi hareket ederse başarılı olur, aksi durumda FB’ de olduğu gibi başarı gelmez. Başarı için gerekli her şey var, başarı yok. Neden? Çünkü FB’ de de bizdeki parlementer sistemdeki gibi icracı ve hesap sorulan kişinin üstünde bir fren var. İşte o fren nedeniyle işler yolunda gitmez. Yeni sistem bu sıkıntıları giderecek. Ben inanıyor ve güveniyorum ki; tüm engellemelere rağmen, Güçlü Türkiye, cesur lideri ile ciddi mesafeler alacak ve şu anda olduğu gibi gelecekte daha çok söz sahibi olacak. Dünyanın oyun kurucularından biri olacak. Yeter ki, gölge etmeyelim.
Bu seçimlerde de görüldüğü gibi, bu millet muhalefetin dediği gibi cahil değil. Tam tersine, gerektiğinde iktidar yaptığını parlemento dışına itecek kadar da söz sahibi. Gelelim seçimin şifrelerine: Seçmen muhalefete diyor ki; Sen ne dersen de, haklı gibi gözüksen de biz, Erdoğan’ ın Türkiye’ nin lideri olduğuna inanıyoruz. Bize alternatif projelerle gelmedikçe, inançlarımıza saygı duymadıkça, yok kamusal alan, yok laiklik diye inançlarımızı engellersen iktidar yüzü göremezsin. AK Parti ve Erdoğan’ a da; sana güveniyoruz, bizden birisin, inançlarımıza saygılısın, zaten inançlısın, Güçlü Türkiye hedefine hızla ilerliyorsun, bu nedenle senin yanındayız. Ancak, Fetö dediğin örgütün ağa babalarına gereğini yapmaz isen, AB, ABD, Rusya gibi ülkelerin çifte standartlarına rağmen, açıkça düşmanlık etmek yerine, düşmana düşmanın silahı ile saldırıp stratejik davranmaz isen, henüz hukukun üstünlüğü sağlanmamış iken idam kararını gündeme getirirsen, kafamız karışır demiştir. Burada seçmen Erdoğan’ a evet demiş, ancak yeni sistemi tam anlayamadığı için korkmuştur. AK Parti veya CHP seçmenine sormuyorum, onların kararı zaten belli. Hiçbir partiye güvenmeyen ancak vatanını sevdiği için, genel duruma göre karar veren tarafsız seçmene soruyorum ki bu oylar seçimde belirleyici olmuştur. Seçim iptal edilse ve Erdoğan çıksa dese ki, ya bana, ya muhalefete güveneceksiniz. Sonuç ne olur? En az % 60 evet çıkar. Kılıçtaroğlu’ da % 48 oyun kendisine ait olduğu algısına kapılmış olmalı ki, her seçimde olduğu gibi kendini sorgulamak yerine, seçime gölge düşürmeye çalışıyor. Halkın verdiği mesajlar anlaşılamaz ise, halk ilk seçimde gereğini yapar. CHP’ nin iktidar olma hayali olmadığına göre AK Partinin şapkayı önüne koyup düşünmesi gerekir. Yoksa hep beraber kaybederiz. Benden söylemesi…
Güçlü Türkiye istiyoruz mesajı veren seçmenimize, vatansever olduğu için Hayır diyen kardeşlerimize selam olsun.