Çok sevdiğim ve doğruluğuna inandığım, kendini yetiştirmiş bir siyasetçi olan Sayın Nihat Ergün’ ün CNN Türk’ te yaptığı konuşmayı dinledim. Bir vatandaş olarak ben de söyledikleri gibi düşünüyorum. Partide aktif bir rolüm olmamasına rağmen her fırsatta bu konuların kamu vijdanını rahatsız ettiğini de dile getirdim. Ben bir vatandaşım ama Kocaeli gibi önemli illerden birinde Ak Partinin kurucusu ve eski bakanı olan Sayın Nihat Ergün söylerse iş değişir. TSE’ deki talihsizlikler hariç bence bakanlığı döneminde çok ta başarılı idi ve ayrıldığı zaman çok üzüldüm. CNN Türk’ ün; adı yolsuzluk iddialarına karışan 4 bakanın balkonda yer alması seçime ne kadar yansıdı sorusuna Sayın Nihat Ergün cevap veriyor; Ne kadar yansıdı bilemem, ciddi bir araştırma gerek diyor. Söylenen ne, haberin sunuluş tarzından anlaşılan ne? Gidişattan, evet Ak Parti bu yüzden seçimi kaybetti anlaşılıyor. Diğer bir soruya verdiği cevap: Reza Zerrab hukuken suçlu mudur bilemem ama siyaseten ve ahlaken bakıldığında şüpheli durumlardan kaçmak gerek. Bunu ben söylersem ki söylüyorum, kimse bu söylemden farklı sonuç çıkartmaz. Ancak bunu, parti içinde ciddi görevler almış ve doğruluğuna güvenilen biri söylerse, halk hukukun ne diyeceğine çok ta itibar etmez. Zaten hukuku beklerse daha çok bekleyeceği için kararını hemen verir. O kişinin hırsızlığı tescil edilir. Onu koruyanların hepsi de hırsız olur. Şunu anlayamıyorum. Koskoca bakan, bu kadar hayati önem taşıyan bir konuda bu kadar habersiz olabilir mi? Görevdeyken bu konunun aydınlatılması için hiç mi bir şey yapamadı da bugün böyle konuşuyor? Açık ve net konuşmak gerekirse; bu yolsuzluk iddiaları beni de rahatsız ediyor. Ancak bu durum yolsuzluk mudur, usulsüzlük müdür? Bu konu tartışmaya açılmıyor. Yolsuzluk demek için devletin parasına el atılmış olması gerekir. Farklı bir örnek verelim. Devlet bir yasa çıkardı ve dedi ki; belediye başkanları bulundukları yerin nüfusu oranında maaş alacak. Bunu ne için yaptı, eskiden belediye meclisinden bir kararla başkan kendi maaşını dilediği yükseklikte belirliyordu. Bunu sınırlamak için böyle bir yasa çıkartıldı. Sonuçta ne oldu? Maaşlar sınırlandı ama Türk insanı sınır tanımaz. Bazı başkanlar hemen kendini belediye kuruluşunda yönetim kurulu üyesi yaptı ve huzur hakkı aldı. Yani yasanın sınırlamasına rağmen kendi maaşını yine kendi belirledi. Bu nedir? Yolsuzluk mu? Usulsüzlük mü? Hırsızlık mı? Bizim için normal mi? Konumuza dönersek. Hak kaybı, yandaşlara imtiyaz gibi bazı davranışlar da dolaylı da olsa tabi ki yolsuzluktur. Ancak burada yapılacak resmi açıklamalar uluslararası hukuka aykırılık noktasında delil teşkil edeceğinden açıklama yapılamıyor inancını ağır basıyor bende. Bu sebeple ki her şeye rağmen mevcut partilerin içinde en değerli gördüğüm partiye; Yeni Türkiye’ ye, sağlıktaki gelişmelere, e devlete, 3. Köprüye, yüksek hızlı trenden sonra çok yüksek hızlı trene, 3. Hava alanına ve Kanal İstanbul gibi projelere desteğimi sürdürmeye devam ediyorum. Son seçimler Türk Seçmenin çoğunun da benim gibi düşündüğünü gösterdi. Bu projeler bazı kesimlerin hayalini dahi zorladığı için karşı çıkabiliyorlar. Saygı duyarım. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi koalisyon değil, milli mütabakat hükümeti kurulmalıdır. Sonuç olarak istisnasız herkes seçim sonuçlarına katlanmalıdır. Başbakanımız da tüm partilere bu çağrıyı yapmıştır. Şimdilik bunun hayata geçirilmesi pek mümkün gözükmemektedir. An itibariyle görünen o ki: erken seçim kaçınılmazdır ve bugün % 60 oyu blok zannedenler ve o bloktaki partiler halktan yeni bir mesaj alacaklardır. Kim olursa olsun, bu tabloya rağmen yapılacak bir erken seçimde oyunu artırmayan parti lideri hemen istifa etmelidir. Oy kaybına uğrayan parti olursa da hemen partisini kapatmalıdır. Başka Türkiye yok. Hepimiz aynı gemideyiz ve bir kişi kaptan olacak. Muhalefetin başkanlık sistemi korkusu kalmadığına göre, kaptan olmazsam ben karışmam yok. Her kes üstüne düşeni yapıp ülke bütünlüğü ve bekası ( varlığı ) için çalışmalı diyorum.
En derin muhabbetle herkese saygılarımı sunuyorum.
M. Hatip ERKINAY
