AKP’nin 13 yıllık iktidarı ülkeye baskı, zulüm, gerginlik ve yokluk getirmiştir. Silivri toplama kampı, Gezi olaylarında ölen ve yaralananlar, Soma’daki şehitler, Suriye’de çıkarılan iç savaşla milyonların döktüğü gözyaşı hep bu iktidarın zulmünün örnekleridir ve dimağlarda çok tazedir. Son seçimlerde denildiği gibi (“Oy verin gitsinler!”) CHP başından bu yana ülkenin başına bela olan bu iktidarı defetmeye çabalamaktadır ve elbette bu mücadelesini sürdürecektir.
Kuşkusuz böylesi nefret uyandıran bir iktidarın ortağı olmak şimdiye dek yapılanları ibra etmek anlamına gelecektir. Üstelik kurulacak bir ortaklık daha iyi bir iktidar üretmeyecek, yaşananlar unutulmayacak ve halkın nefreti azalmayacaktır. Kaldı ki, AKP ile CHP’nin bir koalisyon protokolü imzalayacak ölçüde hiçbir ortak ilke ya da ülküsü yoktur.
Seçimler sonrası gelinen nokta herkes tarafından doğru değerlendirilmelidir:
Malum; son seçimlerde halk başkanlık sistemine geçit vermemiştir. Bu mutluluk vericidir.
Öte yandan, halk AKP’ye de tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu da vermemiş, sadece birinci parti yapmıştır. O halde AKP, iktidarını ancak bir koalisyonla yürütebilir. Fakat bunun en doğalı AKP’nin kendisine en yakın programa sahip siyasal partiyle bu koalisyonu oluşturmasıdır. Ve bu, asla CHP değildir, olmamalıdır!
Halk hükümet kurma görevini CHP’ye de tek başına vermemiştir. Bu durumda, bir hükümet oluşturma görevi düşecekse, bunun kiminle olacağı ve koşulları (Parti Meclisinden alınan bir kararla yetinmeyerek) mutlaka bir küçük kurultayın toplanmasıyla sağlanmalıdır.
CHP yönetimi kuşkusuz bilgi, birikim ve deneyim sahibidir. Son seçimlerde alınan oy oranını AKP ile ortaklığa varacak ölçüde başarısız bulması mantık dışıdır.
Prof.Dr. Hurşit Güneş