Değerli dostlar, ülkemiz maalesef Pensilvanya tarafından gelen sisli bir hava akımının etkisi altında can çekişmektedir. Bizler inançlı insanlar olarak içerisinde bulunduğumuz her durumda hayır arar ve sonunun hayra çıkmasını temenni ederiz. Elbette ki mevcut sürecin içerisinde de hayır arıyor ve sonucunun hayra çıkmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz.

Şahsi bir kanaatimi sizlerle paylaşmak istiyorum; bu süreç her ne kadar puslu ve kirli bir görüntü içerisinde olsa da bütün olaylar bittiğinde bence her şey fevkalade güzel olacak. Bu bir temenni cümlesi değil, dikkatinizi çekiyorum, sürecin sonucuyla ilgili kendi okumalarıma dayalı bir tahmin cümlesidir bu.

Beni bu şekilde düşünmeye sevk eden hadiselerden size bahsedeceğim ancak öncesinde malum kavganın son durumu ile ilgili biraz değerlendirme yapalım.

Kavga daha da derinleşiyor ve yakın zamanda barışa dair hiçbir umut yok. Aslında barış olmasını gerektirecek bir durum da yok.

Başbakan’ın son söyledikleri, savcı Öz’ün yurtdışı ziyareti(ya da ziyaretleri) ve daha birçok konu hakkında konuşacak o kadar çok şey var ki…

Ama biz bunları bir kenara bırakalım ve olaya bir de Çankaya tarafından bakalım. CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal süreç içerisinde rahatsız olmuş olacak ki inisiyatif kullanarak köşke çıktı. Tabi Baykal’ın bu hareketi de aslında hem CHP içerisinden hem de dışarısından bakılarak çok yönlü değerlendirilebilir ama biz köşk olayına odaklanıyoruz.

Köşk görüşmesinden sonra Baykal’ın açıklaması şöyle oldu; "Keşke bu temaslarımın sonucunda mutlu ve iyimser bir tablo çizme imkanı bulabilseydim. Öyle anlaşılıyor ki sorunlar ve sıkıntılar devam edecek. Ama doğal olmadığına inanıyorum. İçinden geçtiğimiz dönemin kriz tablosu olduğu açıktır."

Evet, bu cümleleri Deniz Baykal Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştükten sonra kullandı. Yani Abdullah Gül’ün bu kavgayı bitirmek adına hiçbir çaba sarf etmeyeceğini söylüyor Baykal.

Kavgaya neredeyse en başından beri hiçbir şekilde müdahil olmayan, olay hakkında yorum yaparken dahi zorlanan bir Cumhurbaşkanı…

Peki neden bu suskunluk? Çünkü bu ülkede bir yıl sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve Abdullah Gül tekrar Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Abdullah Gül’ün tekrar Cumhurbaşkanı olmasını tek isteyen kişi Abdullah Gül değil. Amerika, İsrail ve Cemaat de Abdullah Gül’den yana.

Yani dershanelerin kapanması gündemine Cemaat elbette sinirlendi ama kavganın temelinde yatan sebep dershaneler ya da gündemde gördüğümüz diğer olaylar değil.  Kavganın en büyük sebebi Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Amerika Tayyip Erdoğan’a güvenmiyor ve bugüne kadar işbirliğinde hiçbir kusur işlememiş bir kişi olan Abdullah Gül ile yoluna devam etmek istiyor.

Hatay’da yaşanan faciadan sonra Erdoğan’ın Hatay’a değil Amerika’ya gitmesi, Amerika’dan geldikten sonra Gezi hadiseleri ile karşılaşması bu sürece dahil olan hadiselerdir. Savaş yeni başlamış bir savaş değil. Hatta Zaman gazetesinin Kahire temsilcisinin Gezi hadiseleri zamanında Kahire’de bir radyoya verdiği röportaja bakılırsa kavga 2007’de başlamış. Uzunca bir süre el altından devam etmiş, ilk çatlak sesini Hakan Fidan olayı ile çıkarmış, Gezi ile tuzlanmış ve sonuçta dershane ile kabarmış bir kavga.

Kavga daha da derinleşecektir. En önemlisi de; bu kadar olaydan sonra barış ortamını tesis etmeye çalışanlar abesle iştigal etmiş olacaklardır. Bu kavga barış ile bitmez. Bu kavga ancak bir tarafın diğer tarafı tamamen etkisiz hale getirmesi ile biter.

Peki kim kimi bitirmeli?

Bir tarafta; ülkenin başına gelen her türlü kötü hadisenin içerisinde parmağı olan, darbeleri teşvik eden, askeri yönetime demokrat diyen, başörtüsü direnişlerini füruat kelimesi ile kıran, Mavi Marmara şehitlerini yok sayarak bir nevi hakaret eden,  Ilımlı İslam Projesi ile Siyonizm’in en önemli hedeflerinden birini gerçekleştirmeyi hedefleyen, Türkiye’de devletin her alanına insan sızdıran, Derin Devlet denilen yapının bekçisi ve insan kaynağı olan, insanların özel anlarını gizlice görüntüleyip şantaj yaptığı iddia edilen, en ufak bir zarar gördüğü zaman dakikalarca nefes almadan beddua edebilen, devleti bir gecede adeta sallayabilen bir Fethullah Gülen ve ‘Paralel Devlet’…

Diğer tarafta; Fethullah Gülen’in bu sinsi ve tehlikeli çalışmalarına 11 yıl boyunca müsaade etmiş, hatta son döneme kadar Amerika’nın ve Avrupa’nın isteklerinin çok büyük bir bölümünü geri çevirmemiş bir Recep Tayyip Erdoğan…

Siz böyle bir soruya nasıl cevap verirsiniz bilemem ancak ben şunu biliyorum ki mevcut sürecin adı Darbe Girişimidir. Hükümet 17 Aralık olayında gerçekten yolsuzluk yapmış mıdır yapmamış mıdır bilemem, buna yargı karar verecektir. Şu var ki; 17 Aralık’tan önce yargının karar verdiği yolsuzluklar da var, kimse bu hükümeti sütten çıkmış ak kaşık ilan edemez. AKP’nin özellikle belediyelerinde çok ciddi sorunlar, usulsüzlükler var ve bunu herkes biliyor. Ancak 17 Aralık operasyonunun yargıya götürülüş şekli ve yargılanış biçimi tamamen ahlaksızca ve bel altı bir şekilde yapılmış ve maalesef böyle de devam ettiriliyor. Bu sebeple burada ‘’Paralel Devlet’’ diye adlandırılan bu örgütü desteklemek ve hükümet karşıtı olan insanların bu örgütün etrafında birleşmesi son derece tehlikeli bir davranış olacaktır.

Şunu hepimiz bilmeliyiz; AKP hükümetini beğenmiyorsak dahi AKP’nin Cemaat (Paralel Devlet ya da her neyse)  tarafından indirilmesine izin vermemeliyiz. Çünkü eğer AKP’yi Cemaat indirirse emin olunuz ki bir sonraki hükümetin kim olacağına da Cemaat karar verecektir. Cemaat’in güçlenmesi bu ülkeye kaos ve kölelikten başka bir şey getiremez.

Son olarak; yazının başında olayların sonucunun hayra çıkacağına dair bir tahminde bulunmuştum. Şimdi bu tahminimin sebeplerinden bahsedeyim.

Cemaat’in devlete sızması yeni bir hadise değil. Devlete sızma ve devlet tarafından desteklenme hususunda en büyük aşama merhum Turgut Özal zamanında gerçekleşti. Cemaat için Turgut Özal ‘başlangıç’ diye tanımlanabilir aslında. Süleyman Demirel’in de Cemaat’e büyük katkıları olmuştur tabi ki ama ilk  atılımın Turgut Özal zamanında yapıldığını biliyorum. Daha sonra ki dönemde ise merhum Bülent Ecevit’in Cemaat’e kol kanat gerdiğini ve Türk okulları için ciddi çalışmalar yürüttüğünü biliyoruz.

AKP iktidarı döneminde ise bütün uyarılara rağmen Tayyip Erdoğan da bu yapılanmaya izin vermiş hatta diğer liderlerden çok daha büyük bir çalışma yürüterek neredeyse bütün önemli mevkilere bu yapının müridlerini getirmiştir. Özellikle Ergenekon Davası gibi önemli bir davayı bu yapının tekeline bırakmış ve kendisi bu iş üzerinden siyaset yapma yolunu tercih etmiştir.

Şimdi son durumda görüyoruz ki Tayyip Erdoğan uygulamış olduğu Cemaat politikasından dolayı ciddi pişmanlık yaşıyor ve bu pişmanlığı kızgınlığını körüklüyor. Kavganın çok şiddetli olmasının nedenlerinden biri de Erdoğan’ın aslında kendisine kızgın olması. Bu sebeple Erdoğan’ın geri adım atması ihtimali zor görünüyor. Geri adım atılmaması da bize gösteriyor ki kısa bir süre içerisinde Paralel Devlet denilen yapı tam anlamıyla ifşa edilecek ve devlet kadroları temizlenecek. Bu da Türkiye’nin yıllarca bu örgüt ve AKP’nin yanlış politikaları yüzünden kaybettiklerini geri getirmez belki ama gelecek adına umut verici bir hadise olur. Örgütün temizlenmesinin en önemli getirisi de muhtemelen önümüzdeki genel seçimlerde olacaktır ve tam olarak eşit şartlarda olmasa da bütün partiler birbirine yakın şartlarda mücadele vereceklerdir. Vatandaşın aldatılmadığı bir seçimde ise bu millet asla yanlış olanı seçmeyecek ve kendi özüne dönecektir.

''Bazen bir şeyi kerih görürsünüz, halbuki o şey sizin için bir hayırdır. Bazen de bir şeyi seversiniz, halbuki o şey sizin için bir şerdir. Allah Teâlâ bilir, siz bilmezsiniz.’’  (Bakara – 216)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
a. tarık k. 2014-01-10 10:37:11

doğru söze ne hacet
tebrikler kaardeşim

banner34

banner39

banner37

banner38