Avrupa vahşet asırlarının en karanlığa gömüldüğü bir devirde İslam idaresindeki Bağdat ve Kurtuba , sanat ve ilim ışıklarını bütün dünyaya yayan iki medeniyet merkeziydi.

“Gustave Le Bon “ (1956) .Beş asır boyunca İslam ,ilmi kapasitesi ,yüksek medeniyeti,ve kudreti ile cihana hükmetti.Bu suretle ortaçağda islamiyet Avrupanın kültür ufuklarını genişletip insanların fikir ve hayatında derin bir tesir bırakmıştır.

“ Jacques(19555)” İbn-i Razzaz Cizreli Ebü’l –İz ; Diyarbakırda Artur türkleri zamanınıda hükümdarların dikkatini çekecek kadar mükemmel ve dahihane makine projeleri tasarlayan ,Leonardo da Vinciden 3 asır (üç yüz yıl) önce yaşamış bir türktür.Akışkanlar mekaniği ve sibernetik bilgini olarak tanımlanan ve yaptığı makineleri de “ Kitabü’l Camii Beyn –el ilmi ve’l - amel en Naf- i fi Sınaati’l –hiyel “ isimli kitabında teşhir etmiştir.Bu kitabını 1205-1206 yıllarında yazmış olup, orijinal nüshalarından biride İstanbul Topkapı Sarayında lll. Ahmet kitaplığında bulunmaktadır.İmal ettiği makinalardan bir örnek verecek olursak.Su gücü ile işleyen saati oldukça büyük bir havuzdan boşalan bir su her yarım saatte bir pistona boşalarak hareket sağlıyordu.Bu hareketle bütün sistem saat başı makaralar ve palangalarla dönüyordu.Manevela kolları suyun boşalmasını ve tekerleğin dönmesini meydana getiriyordu.Ebu’l-İz’in yaşamış olduğu devirde ne (elektrik,magnetik) güç ve ne de nükleer güç bulunmadığı halde elinde bulunan “ hidrolik güç ve Basınç etkisi”nden yararlanarak hidromekanik sistemle çalışan otomatik makinalar ve sistemlerini oluşturması onun dehasını ortaya koymaktadır. Kitaplarımızda ve batıda Mekanizasyonun Mucidi ve Babası Leonardo da Vinci denilmektedir.

Gördüğünüz gibi; bugün ki anladığımız manada modern bilim ve teknolojinin temellerini atanlar ; İslamın doğuşu ile birlikte kazandıkları aşk,şevk ve vecd ile çalışan Araplar,Hintliler ve Türkler ...kısaca müslümanlardır.Batı’daki mütefekkirler silsilesinin birinci halkasını teşkil eden Francis Bacon,Galile,Albertus Magnus,Roger Bacon,Leonardo da Vinci ve ne de Galile dir.Batı müellifleri İslam matematikçilerini ,sadece “Yunan matematiği”ni tekamül ettirmiş gibi göstermeğe çalışıyorlarsa da yeni araştırmalar hiç de öyle değildir. Sıfir(0) ‘ ı 976 yılında ilk defa Muhammed bin Ahmet kullanmıştır.Batı ise sıfırı ancak 13. Asırda öğrenebilmişti.El Biruni (973- 1048) ; Onuncu ve on birinci yüzyıllarda İslam dünyasında yetişmiş olan büyük fen ve din alimi Biruni'nin, eserlerindeki yüksek fen bilgileri kendisinden sekiz asır sonra yaşamış olan fen alimlerini dahi şaşırtmıştır. Aslen Türk olan Biruni, Batı dillerinde adı Alberuni veya Ali boron olarak geçer. Astronomi alanındaki çalışmalarına 995 yılında Güneşin ve gezegenlerin eğimini saptayarak başlamıştır. Yaşadığı asra Biruni asrı denmesine neden olan ve yaşadığı dönemden asırlar sonra dahi eserlerinden yararlanılan Biruni yalnızca İslam aleminde değil, tüm dünyada etki uyandırmıştır. Günümüzde özellikle Batı bilim dünyasında yer çekimi kanununun İngiliz bilim adamı Newton tarafından keşfedildiği kabul edilse de bu konuda ilk defa fikir ortaya atıp incelemelerde bulunan Birunidir. Ayrıca çağımızda henüz sözü edilebilen karaların kuzeye doğru kayma fikrini 9.5 asır önce dile getirmiştir. İçinde bulunduğu çağda Ümit Burnunun varlığından ilk bahseden alim olan Biruni, Kuzey Asya ve Kuzey Avrupadan da detaylı bilgiler vermiş, ayrıca Kristof Kolombdan beş asır önce Amerika kıtasından ve Japonyadan söz etmiştir. Biruni, izafi (rölati, nisbi) yoğunlukları, mahruti alet dediği ve en eski piknometre (yoğunluk ölçme aleti) denilebilecek bir alet vasıtasıyla belirlemiştir. Harezmi 780 yılında Özbekistan'ın Karizmi kentinde dünyaya gelmiştir. Tam olarak ismi Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi'dir. Kendisini matematik tarihinin en büyük bilim adımı olarak tanımlayabiliriz. Çünkü cebirin ve algoritmanın kurucusudur. Harezminin ilk eserlerinden biri aritmetik alanındadır. Ancak bu alanda bıraktığı yapıtın orjinali kayıptır. Bu kitabın bu güne kadar gelmesinin sebebi Bathlı Adelard' an tarafından Lâtince’ye çevrilmesinden kaynaklanır. Bu kitabın ismi De Numero Indorum (Hint Rakamları Hakkında)'dur. Bu kitabında on rakamlı konumsal Hint rakamlama ve hesaplama sistemini anlatmıştır. Batıdaki matematikçiler Romalılardan bu yana kullanılan harf rakam ve hesap sistemi yerine Hint rakam ve hesap sistemini kullanmayı bu yapıttan öğrenmişlerdir.Daha sonra bu hesaplama sistemine Harezminin isminden türetilen algoritma (algorism) denmiştir. On rakamdan oluşan rakamlama sistemi ise, Harezmi tarafından tanıtıldığı için Arap Rakamları veya kökeni Hindistan olduğu için Hint Arap Rakamları denmiştir.Harezmi cebirin kurucusu ve geliştiricisidir. Cebir ilmine adını veren en önemli ve aynı zamanda ilk eseri ve yaygınlaştırılan kitabı olan “ El Kitab -ül Muhtasar fil Hisabi'l Cebr ve'l Mukabele”dir. Söz konusu kitabın aslı İngiltere (Oxford) Bodlyn Kütüphanesindedir. Batı dünyası ilk kez bu kitap sayesinde cebiri kullanmış ve öğrenmiştir. El-Cebr vel-mukabele kelimeleri Arapçadır. El, harf’i tarif olup , cebr kırık, eksik kemikleri restore etmek (eski haline getirmek), yani her iki tarafa aynı şeyi katarak eksiği tamamlama, mukabele ise ; karşılama yani her iki taraftan aynı şeyi çıkararak fazlalığı atma anlamına gelmektedir. Bugünkü deyimle “ cebir ve mukabele “ eşitliğin bir tarafından , diğer tarafına terimlerin işaret değiştirerek geçmesi ve aynı cinsten terimlerin toplama ve çıkarma ile (işaretleriyle toplama) sadeleştirilmesi demektir. Bu husus elementer cebir’de çok mühim bir kaidedir.Günümüzden on bir asır önce yazılan eserde cebir sistemlerine ait kaide ve teoremler ile yeni çözüm yolları anlatılmaktadır. Bu eserde ana konular birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözüm şekilleri,bilinmeyenleri ve çeşitli cebir hesaplarını misallerle açıkladıktan sonra ; nazari ve tatbiki hesaplama şekilleri, zamanın hükümet işlerine ait hesapların yapılması , kanalların açılması,bina yapımı ; mirasa ait hükümler ve feraiz bilgisi hesaplarını hem aritmetik hem de cebir yolu ile çözümlenmesi ve binom çarpımları.Harezmi, x 2 + bx + c = 0 şeklindeki ikinci derece denklemini çözmek için bugün de aynı kullanılan x= - (b/2) ± (b/2)2 -c formülünü vermiştir. Ayrıca , (b/2)2 < c köklerin çözümü yoktur. (b/2)2 = c çift katlı tek kök vardır. (b/2)2 > c ise iki kökün de çözümü vardır. Ebu'l-Vefâ el-Buzcâni (940-998), Horasanın buzcan kasabasında doğdu. küresel astronomide karşılaşılan sorunların çözülebilmesi için, yeni trigonometrik bağıntıların keşfedilmesi suretiyle ; tanjant ve sekant fonksiyonlarını tanımlamış ve trigonometrik fonksiyonların yayların büyüklüğüne göre değişen değerlerini 15 dakikalık aralıklarla hesaplayarak tablolar halinde sunmuştur.

Ebu'l-Vefâ toplam ve farkları 90 dereceden küçük iki yay ve eşitsizliğini bulmuş ve sonradan kendi adıyla anılan bu teoremi kullanarak sin 30 dakikanın değerini sekiz ondalığa kadar doğru bir biçimde hesaplamıştır.Aynı zamanda birim dairenin yarıçapını 1 olarak kabul eden Ebu'l-Vefâ'nın bu alandaki uğraşları, trigonometrik fonksiyonların yaya bağlı değerlerinin daha doğru hesaplanabilmesi yolundaki çabalara güzel bir örnek teşkil etmiştir. Ayrıca ( 2 sin2 A/2 = 1 - cos A ) ve 2 sin A = (2 sin A /2) .cos(A/2) bu formül trigonometride Düplikasyon Formülü olarak bilinmekte dir. Ebu'l-Vefâ el-Buzcâni, küresel üçgenlerin çözümünde kullanılan çeşitli bağlantıları bulmak suretiyle bu konunun gelişmesine de büyük hizmetlerde bulunmuştur. Müslüman matematikçiler tarafından Kesenler Teoremi diye adlandırılan Menelaus Teoremi'ni kullanarak bir dik açılı küresel üçgende, sin a / sin A =sin b/sin B = sin c/sinC dir. Bu eşitlik sinüsler eşitliği olarak belirtilmektedir. Bu isimle belirtilmesinin sebebi Hollandalı matematikçi Sinellius ‘ a ( Rudolf Sinelius 1546 – 1631) atfedilmesinin sonucudur.Halbuki gerçekte bu formül Sinelliustan 600 yıl önce Ebu’l Vefa’ nın eserlerinde görülmekte idi. C =90° olan küresel dik üçgen için bu temel eşitlikleri de ilk defa ortaya koydu. cos c = cos a.cos b , sin a/sin c = sin A /1sin b = ( tan a / tan A) , sin a = ( tan b / tan B) , sin c = (sin a / sin A) , İbn-i Sinâ (980-1037), Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin çeşitli alanlarında seçkinleşmiş olan, matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları; astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir.Dönüşüm Kuramı'nın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir. İbn-i Sinâ, mekanikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışını eleştirmiştir. Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu ve havaya, biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görevin varlığından söz ediyordu. İbn-i Sinâ, bu çelişik durumu görmüş, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır. Oysa bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgâr, ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir; öyleyse havanın şiddeti, cisimleri taşımaya yeterli değildir.M.Charles, "Geometrinde Metodların Tarihî Görünümü" adli eserinde, Battânî ́den söz ederken, onun sinüs ve kosinüs tabirlerini ilk kullanan kişi olduğunu ifade eder ve bu tabirleri güneş saati hesaplamasında bulduğunu, ona uzayan gölge adini verdiğini, buna modern geometride "tanjant" dendiğini belirtir. Battani ́nin senelerce önce ileri atıp kullandığı buluşları Batı asırlarca sonra kullanabilmiş ve onlara sahip çıkmıştır. İslâm Tarihi Araştırıcılarından Prof. Philip K. Hitti "Muhtasar Arap Tarihi" eserinde sunlari kaydeder: "Şüphesiz matematik bilginleri tanjant hakkında Battani ́den ancak beş asır sonra bilgi sahibi olabildiler.(Alman astronom ve matematikçisi) Regiomantanus (1436-1476) bununla müşerref olduğu halde ondan bir asır sonra yasayan Kopernik (Copernicus,1473-1543) bunu tanımıyordu.Böylece bir cetveli ilk defa ilim dünyasına kazandıran Battani olmuştur. Battaninin astronomideki hizmetlerini yad etmek isteyen Batı, Ay ́a onun da ismini verdi. Ay haritalarında ,Batı ́da Albategnius olarak şöhret bulduğundan, Albategnius olarak kaydedilmiştir. Sağlıcakla kalın

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner34

banner39

banner37

banner38